12 DEV Adam


22 Ocak 2003’te A milli basketbol takımımız 33. Avrupa Basketbol Şampiyonası Grup Eleme maçlarında İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Hollanda ile karşılaştı. Türkiye için önemli bir maçtı. Nefesler tutulmuştu. Spor yazarı gibi başladım konuya ama bu maç bizim için de, daha doğrusu “biz” olabilmemiz için de ilk adım oldu.

Yurttan bir grup arkadaş maça gidiyordu ve üniversite 1. sınıf öğrencisinin yeni ortamlar edinme hevesi, yeni insanlarla tanışma heyecanıyla herkes birbirine “sen de gel” deyip yanında bildiği bir kaç kişiyi de çağırıyordu. Ben de bu şekilde çağrıldım maça.


Maça gitme fikri güzeldi ama final dönemine denk geliyordu sanırım. En azından kendi kendime “acaba maça gitsem mi, ders çalışmam gerek” diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum. Bir süre bu çelişki içerisinde gidip gelirken babamın bana “git kızım; gündüz çalışırsın akşama da dinlenmiş olursun” demesiyle kararımı kesinleştirmiştim. Meğer beni tetikleyecek, içimi rahatlatacak bir söz bekliyormuşum; dünden hazırmışım zaten gitmeye :)



Maç günü Türk Milli Takımı’nı desteklemeye uygun kırmızı-beyaz renkler içeren kıyafetlerimizi giydik ve metro ile Mecidiyeköy’e gittik. Büyük grup Mecidiyeköy metro çıkışında buluşuyordu. Birbirimizi bulmamız ise tam bir ilginçlikti. Orada bekleyen insanlardan birini ya bir yerden gözün ısırıyor ya da baktın senin gibi bekleyen birileri daha var ve etrafına bakınıyor yanına yanaşıyordun. Gruba her katılan “merhaba ben ….” diye kendini tanıtıyor tabi. Ama kimin aklında kim kalsın. Ardı ardına bir sürü isim sayılıyor. Hele benim bu zayıf hafızayla akılda tutmam zaten imkansızdı :) Bu yöntemle büyük grup toplandı. Maça gitmeye hazırdık artık. Otobüsle Abdi İpekçi Spor Salonu’na gittik.

Herkes bildiği arkadaşının yanına oturdu ve maç başladı. Heyecanla izliyor ve destekliyorduk 12 Dev Adam’ı. İlk yarı sonlandı. Aramızdan dışarı çıkanlar oldu. Ben yerimde oturmaya devam. 2. Yarıda boş kalan yerleri doldurmak suretiyle birer koltuk kaymaya başladık. Yanıma birisi gelmişti, acaba adı neydi? Mecidiyeköy’de tanışmıştık, iki arkadaştı bunlar. O an gözümün önünde, ama isim kesinlikle aklımda değil. Neyse ismi önemli değil; “nasıl kaçırdı topu”, “oley”, “baskeeet” derken ismini kullanmaya gerek kalmadan muhabbet etmeye başlamıştık bile. 12 Dev Adam’ın galibiyetiyle maç bitti.

Yurda geri dönüş için tekrar otobüse bindik. İsmini hatırlayamadığım arkadaş otobüste de yanıma oturdu. Biz otobüste de sohbete devam. Havadan sudan muhabbet ediyoruz işte. Ama yol uzun, adını bilmeden “sen” demekle muhabbet yürümüyor. İki arkadaşla tekrar isimlerimizi tekrarladık. İkilinin isimleri Arda ve Eray.(Arda’cım ismini söylemekte sakınca görmediğim için sansürlemedim:)) Aynı yurtta kalıyormuşuz. Neyse işte iki arkadaşım daha oldu üniversiteden…

0 yorum: