Kıbrıs: Kapalı Maraş: Hayalet şehir

Kapalı Maraş Kıbrıs’taki en ilgi çekici yerlerden biri daha.  Eğer fırsatınız varsa mutlaka görün hatta kaçırmayın. Fırsatınız varsa dememin nedeni askeri bölge olması ve askeri personel harici girişin yasak olması. Peki biz nasıl mı girdik? Ali’nin Kıbrıs’ta askerlik yapması bizim için büyük şans olmuştu ve arabadan çıkmadan içerde 5 dk gezebilmek için bile çok zor izin aldık. Bölgeye girdiğimizde gördüklerimiz izin almak için dakikalarca dil dökmemize değmişti. Dil dökerken bir an ne diyeceğimizi şaşırıp Ali’nin Eray için emekli albay demesi en saçma bahaneydi :) o yaşta emekli albay görülmemişti herhalde.

Maraş bölgesi Barış Harekatı öncesinde en ünlü yerler hatta en ünlü tatil bölgeleri arasında yer alıyormuş. Şu an ise bunlardan eser yok. TSK ve Birleşmiş Milletler gözetiminde tutuluyor.  Buradaki askerler ve yapraklar haricinde bir hareket yok.

Yollar haricinde kalan her şey 1974 sonrası çürümeye terk edilmiş. Bölgenin sonunda yer alan ordu evine ulaşım için yollar zamana ayak uydurmuş ama diğer her şey o günkü haliyle korunuyor.

Kıbrıs: Kaçakçının mavi köşkü

Kıbrıs’ta bizi en çok etkileyen yerlerden biri olduğu için Kıbrıs anılarımıza Mavi Köşk’le başlamak istedim.

MAVİ KÖŞK, İtalyan asıllı Rum olan Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmıştır. Paolides Avukat olmasına karşın aslında Orta doğunun en büyük silah tüccarıdır. Aynı zamanda dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı  Baş piskopos Makarios'un avukatıdır. Avukatlık mesleğini silah ticaretini gizlemek için kullanmıştır. Bu nedenle köşkü kimsenin dışarıdan göremeyeceği ancak her tarafa hakim bir mevkiye yaptırmıştır.

Kıbrıs’ta gezdiğimiz diğer yerlere göre daha uzak olmasına rağmen gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi bence.
Dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içerden her yerin görünebildiği köşk zamanın şartlarına göre oldukça lüks ve donanımlı.

2 katlı olan köşkün 13 odası ve her biri ayrı renklerde boyanmış misafir odaları mevcut. Çocuklar için sonradan dizayn edilen sarı renkli oda raylı sistemle dizayn edilmiş.

Japonya'daki raylı sisteme bugün bile ne güzel derken 1957'de bunun uygulanmış olması şaşırtıcı...

Odaların farklı renklerde olmasının sadece ahenk olsun diye olmadığını yemek odasına indiğimizde anlıyoruz. Herkes kendi oda rengindeki masalarda yemek yiyor böylece ev içerisindeki düzen kendiliğinden sağlanmış oluyor.

                         
Havuza bakan odadaki elyaf perdeler perdeyi açana kadar oldukça normal görünüyorlar. Perde açıldığında ise havuzun şırıltısı olduğu gibi içerde. Perdeler nasıl oluyor da sesi geçirmiyor; hele ki o dönemin şartlarında, akıl alır gibi değil.

Köşkün tam ortasında antredeki konsolun üstünde duran heykelin de perdeler gibi ikinci ve yine şaşırtıcı bir fonksiyonu daha var. Heykel, köşkün ağırlık merkezinde duruyor ve en ufak sallantıda uyarı mekanizması görevi üstleniyor. 

Yine o zamanın şartlarında oldukça lüks sayılabilecek klimalar, köşk içerisinde süt havuzu ve bahçedeki havuz lükslüğü simgeleyen ana unsurlardan.


Paolides lükse düşkün olduğu kadar da sanat düşkünü. Köşkün her yerinde orijinal tablolar yer alıyor. Öyle ki odalardan birindeki Meryem Ana tablosu odanın neresinde durursanız durun ayakları, dizleri ve gözleri size bakıyor. Odada baştan başa yürüyüp acaba gerçek mi diye denemek ise biz şaşkın ziyaretçilere düşüyor.

Köşkün bir çok yerinde Paolides’in resmine rastlayabilirsiniz. Her yerde aynı resmi görünce bir insan bu kadar mı megolaman olur demeden edemiyorum.

Her odaya adımımızı attığımızda şaşırtıcı gerçekler / nesnelerle karşılaşıyoruz. Bir odada yer alan günah çıkartma köşesinde ise 7 ayrı görüş açısına sahip bir ayna yer alıyor. Bu ayna ile odanın her yeri kontrol altına alınabiliyor. Maazallah günah çıkartırken birisi dalgınlığından faydalanıp suikast girişiminde falan bulunursa…
Köşkün her yerinde ayrı bir anlam ve akıl almaz sırlar yatıyor. Köşkün içinde oldukça büyülendik, bahçeye çıkalım manzaraya bakalım derken bahçe daha büyülüymüş meğerse.
Bahçedeki bir dilek havuzu var. Havuza sırtını dönüp sol omzundan para attığında tura gelirse dileğinin kabul olacağına inanılıyor. Ya yazı gelirse diye ben dilek tutmaya korktum açıkcası :) dilek tuttuğumuzda istediğimiz bir şeyi olsun diye tutmaz mıyız? Ya istediğim şey yazı çıksaydı, ben bunu göze alamadım ama kocam bir dilek tuttu.


Dilek havuzunu geçtiğimizde ise muhteşem bir manzara bizi bekliyor. Ben manzaraya bayıldım ama buradaki asıl amaç kaçak silaları bu yolla köşke getirmekmiş.

Gelelim bahçedeki en ilginç olaya. Bahçede yuvarlak içine alınmış bir alan var. Sanki tebeşirle öylesine çizilmiş gibi duruyor ilk bakışta. Yuvarlak içinde kalacak şekilde durduğumuzda ve yönümüzü köşke çevirip konuştuğumuzda sesimiz olduğu gibi geri geliyor. Paolides burada mahkeme heyetini etkileyici konuşma provası yapıyormuş. İnanılır gibi değil. Orada ne var da ses o kadar yankılanıyor ve de o küçüçük alan nasıl tespit edildi? Bir kere deniyorum; tesadüftür deyip ikinci kez deniyorum ama bu bir tesadüf değil.
Bahçede bir de yer altında bir odaya inen merdivenler var ama orası geziye kapalı olduğu için göremiyoruz. Gördüklerimiz bize yetip arttı bile.
Paolides ‘in 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında İtalya’ya kaçtığı ve 1986 yılında bir mafya toplantısında öldürüldüğü söyleniyor.

Bu gizemli köşke bizi götürdüğü ve gezimizde eşlik ettiği için Ali'ye çok teşekkürler... Mavi köşkün önünde çekildiğimiz fotoğrafı da eklemek isterdim ama maalesef ekleyemiyorum.