Alevli Günler

Ataşehir Belediyesi 2. tiyatro festivalinden bir oyun... Güldüren, güldürürken düşündüren, hayatımızım kabul görmüş gerçeklerini sorgulamamızı sağlayan bir oyundu.


Çocukluktan beri ayrılmamış üç arkadaş, Türk Kültürü Profesörü, mahallenin kasabı ve muhasebeci. Üçü de birbirinden ayrı ama birbirine ölesiye bağlı. Profesör lenf kanseri oluyor ve 3-4 aylık ömrünün kaldığını öğreniyor. İnancı gereği de öldüğünde yakılmak istiyor. Arkadaşları nasıl olur, seni yakmamıza izin vermezler gömmemiz gerek derken profesör yakılmak için ne yapması gerektiğini araştırmaya başlıyor.

Diyanet işlerine gidiyor; nüfus cüzdanında dini islam yazdığı için olmayacağını belirtiyorlar. Nüfüs cüzdanına Şaman yazdırmak için nüfus müdürlüğüne gidiyor, bugün git yarın gel muamalesi görüyor en sonunda da adalet arayıp mahkemeye başvuruyor.

Profesörün ömrü tüm bunlara yetmiyor ve sonunda kara toprağa gömülüyor. Arkadaşlarının son isteğini yerine getirmek isteyen muhasebeci ve kasap kendilerine göre süper bir fikirle soluğu mezarlıkta alıp profesörün mezarını kazıp ölü bedeni kaçırıyorlar.


Konusu değişik ve düşündürücü bir oyundu. ilk perdenin sonlarına doğru sıkılmaya başlar gibi olmuştum ki ikinci perde bomba gibi geldi ve olumsuz düşüncelerimi aldı götürdü. Prosüdürler nedeniyle yaşananların anlatıldığı sahneler Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'ı andırıyordu sanki.

Cem Davran tahmin etmediğim biçimde başarılıydı ve Erkan Can'ın kadın tiplemeleri de çok komik bir o kadar da şirindi.

Oyunun en akılda kalıcı yanı ise müziklerdi bence.

Üç arkadaş farklı inançları olan insanların kendi inançlarına göre ama bir arada yaşayayabildiğini güzel bir biçimde gösterdi ama bu inanç özgürlüğü sadece ölene kadardı.